Kişilik Hakkı, Kişinin Şeref ve Haysiyeti Nedir?
Kişilik Hakkı
Kişinin doğumla kazandığı, bağımsız varlığını ve bütünlüğünü oluşturan, hayat, beden ve ruh tamlığı, vicdan, din, düşünce ve çalışma özgürlüğü, onuru, ismi, resmi, sırları ile aile bütünlüğü ve duygusal değerlerinin tümü kişilik hakkını oluşturur.
Kişinin Şeref ve Haysiyeti
Şeref ve haysiyet, dahil olduğu toplumun gerekli saydığı ahlaki niteliklere sahip olduğu ya da böyle kabul edildiği için kişiye verilen değeri ifade eder. İki unsurdan oluşur. Birinci olarak, herkesin insan olması sebebi ile sahip olduğu şeref; ikincisi, kişinin kendisini geliştirme ve olgunlaştırma çabaları sonucu elde ettiği değerlerle toplum içinde ulaştığı yerdir. (Hubmann: Das Persönlichkeitsrecht, zweite veranderte und erweiterte Auflage, Köln/ Graz 1967, 288/289)
Şeref ve haysiyet, doğuştan sahip olan bir değer olarak, kişilik hakkına dahildir. Temel haklardan olması sebebi ile de Anayasa’da koruma altına alınmıştır.
Kişinin mesleki şeref ve haysiyeti de vardır. Örneğin bir tüccarın ticari şerefinden, bir sanatçının edebi şerefinden söz edilir ve bunlar da tıpkı genel anlamdaki şeref gibi koruma altındadır. (Kılıçoğlu, Tüzel Kişiler Manevi Tazminat İsteyebilir mi? DÜHFD, 1983, sayı 1, 287)
Kimler Tazminat Davası Açabilir?
TBK.m.58’de, kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar paranın ödenmesini isteyebilir. Kişiliğe bir çok unsur dahildir, konumuz bakımından bu makale kişiliğin “şeref ve haysiyet” ihlalinden kaynaklanan zararı ve bu zararın manevi tazminat davası ile giderilmesi ele alınacaktır. TBK.m.58’e göre, manevi tazminat talep etmenin şartları şunlardır:
- Bir kişinin kişilik hakkının hukuka aykırı olarak zedelenmesi,
- Klasik bakış açsına göre, kişilik hakkında yönelen hal saldırı hukuka aykırıdır. Bu aykırılık belirlendikten sonra da hukuka uygunluk sebebi mevcut değil ise sorumluluk diğer şartların varlığına bağlı olarak doğacaktır. Bu davranış modelli haksız fiil yaklaşımıdır.
- Manevi zararın bulunması,
- Manevi zarar ile fiili arasında uygun illiyet bağının bulunması,
- Davalının sorumlu olmasını gerektiren kusuru veya kusursuz sorumluluk halinin bulunmasıdır.
- Manevi tazminatın değerlendirme anı ihlal anı mı yoksa hüküm anı mı konusunda Yargıtay ve baskın görüşe göre, kişilik hakkının ihlal tarihi esas alınmaktadır.
Sosyal medyadan veya internet üzerinden tarafınıza yönetilen mesaj, ileti, yorum, gönderi ve benzeri eylemlerden dolayı kamu hukuku bakımından hakaret suçu oluşacak, özel hukuk bakımından da kişilik hakkı ihlali oluşmuş olacaktır. Tarafınıza yöneltilen hangi söylem, kelime ve eylemlerin kişilik hakkı ihlaline sebep olduğu konusunda bilgi almak için “Sosyal Medya veya İnternet Üzerinden Hakaret Suçu” isimli makalemizi okuyabilirsiniz.
Sosyal medya üzerinden tarafınıza yöneltilmiş bir hakaret söz konusu ise, sizde manevi tazminat davası açarak bir miktar paranın tarafınıza ödenmesini Asliye Hukuk mahkemesinden talep edebilirsiniz.
Manevi Tazminat Miktarı Nasıl Belirlenir?
Manevi tazminatın belirlenmesi konusunda dikkat edilmesi gerek en önemli hukuk manevi tazminatın fonksiyonun ne olduğuna ilişkindir. Yargıtay kararlarında, manevi tazminatın üç fonksiyonu üzerinde durmaktadır.
- Tatmin fonksiyonuna göre manevi tazminat, uğramış olduğu haksızlık veya haksız fiil nedeniyle zarar görende bir tatmin hissi yaratacak şekilde manevi tazminatın belirlenmesi gerektiğini söyler.
- ”Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir.” (Yargıtay 21. HD, E.2014/15075, K.2015/3457, T. 25.02.2015)
- Denkleştirme fonksiyonuna göre manevi tazminatın amacı, zarar görenin uğradığı fiziksel veya ruhsal acıların giderilmesi veya azaltılmasıdır.
- ”Manevi tazminat, beden gücü kaybı nedeniyle bozulan ruh huzurunun, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nisbetinde iadesini amaçladığından hakim, M.K.nun 4 üncü maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E.2014/21-250, K.2014 /575, T. 30.04.2014)
- Önleme ve caydırma fonksiyonu, manevi tazminatın sadece uğranılan zararın giderilmesiyle yetinmeyeceği ayrıca haksız fiil tekrarlanılmasının önüne geçilmesini sağlayacak nitelikte olması gerektiğini söylemektedir.
- ”…gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2013/21-2361, K.2015/1728, T. 19.06.2015)
Manevi tazminatın belirlenmesinde yargıç tarafından dikkate alınması gereken diğer hususlar şunlardır:
- Saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği,
- Tarafların kusur oranı,
- Tarafların sıfatı,
- Tarafların işgal ettiği makamları,
- Sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınmalıdır.
“Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Yargıç, manevi tazminat tutarını belirlerken saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü yasanın takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun karar vereceği Medeni Yasa’nın 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Dava konusu olan işte, mesajların içeriği, sayısı ve olayın özellikleri ile yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde hüküm altına alınan manevi tazminat miktarları azdır. Daha üst düzeyde manevi tazminatlara hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.” (Yargıtay 4. HD, E. 2012/3690 , K. 2012/6292, T. 12.04.2012)
Ceza Mahkemesi Kararı, Hukuk Mahkemesini Bağlar mı?
Manevi tazminat davası açmadan önce uygulamada genellikle hakaret fiilinden dolayı ceza davası açılmakta ve onun sonucuna göre, tazminat davası ikame edilmektedir. Ancak bu zorunlu bir husus değildir, bu bakımdan ceza mahkemesi kararının ne derece de hukuk mahkemesi kararını bağlayacağı hususu önem arz etmektedir.
“(…)818 sayılı BK m. 53 (6098 s. TBK m. 74) uyarınca hukuk mahkemesi, ceza mahkemesinin maddi olgunun tespitine yönelik kararı ile bağlıdır. (…)” (Yargıtay 4. HD, E. 2013/14479, K. 2014/9152, T. 03.06.2014)
“(…)o eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen mahkumiyet kararının bu yönleriyle bağlıdır(…)” (Yargıtay 17. HD, E. 2013/6888, K. 2013/10145, T. 27.6.2013)
Hakaret Sebepli Tazminat Davasında Zamanaşımı Var mı?
Hukukumuzda tüm taleplerin yöneltilmesi yani dava ile talep edilebilmesini belirli bir zaman içinde yapılmasını şart koşmaktadır. Sosyal medya hakaret sebepli açılacak manevi tazminat davasında da bu durum söz konusudur. Kısa zamanaşımı süresi iki yıl, uzun zamanaşımı süresi ise on yıldır. Hakaret fiilinin ve hakaret edenin öğrenilmesinden itibaren iki yıl içinde, her halde hakaret fiilinin meydana geldiği tarihten itibaren on yıl içinde davanın açılması gerekmektedir.
Ancak, hakaret fiili aynı zamanda ceza hukuku bakımından suç oluşturduğu için TBK.m.72/1’in son cümlesinde “… tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir
zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır. Hakaret suçundaki zamanaşımı ise TCK.m.66’da sekiz yıl olarak belirlenmiştir. Bu durumda sosyal medya hakaret suçuna ilişkin ceza yargılamasının söz konusu olması durumunda, dava zamanaşımı süresi TBK.m.72 ve TCK.m.66’ya göre belirlenecektir.
“818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60/2. maddesi (6098 sayılı TBK m.72) gereğince tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa uygulanacak zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresidir. Davacı hakaret iddiasına dayanmakta olup, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinde düzenlenen hakaret suçunun ceza zamanaşımı süresi, aynı Kanun’un 66. maddesi uyarınca 8 yıldır. Dosya içeriğinden, haksız eylemin 19/02/2010 tarihinde gerçekleştiği anlaşıldığına göre, anılan Kanun hükümleri uyarınca zamanaşımı süresi dolmamıştır.” (Yargıtay 4. HD, E. 2015/10612, K. 2016/11679, T.29.11.2016)